Bu yazı, Cosmopolitan Dergisi 30 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Çapa, ada, dalga…

YAZAR: KUMRU KARATAŞ

iliskilerde-baglanma-stilleri
Kolaj: Duru Keskingöz

Danışman: Klinik Psikolog, PACT çift terapisti ve PACT institute fakülte üyesi
Eda Arduman

Günümüz aşk dünyası, geçmişe kıyasla oldukça değişti, değil mi? Hayatımıza yeni terimler girdi: Örneğin, bir ilişki ya da flört sürecinde bir kişinin önceki bir dönemde kaybolup sonra ansızın ve belirgin şekilde geri dönmesine submarining diyoruz. Gashlighting, karşı tarafı psikolojik olarak manipüle edip kendi kendinden şüphe etmesini sağlama haline deniyor.

Son zamanların en popüler konularından biri de ilişkilerde bağlanma stilleri. “Ben kaygılı bağlanıyorum.” cümlesini mutlaka duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da işte tam yerine geldiniz!

Harika bir randevuya çıktınız. Çok güzel geçti ve her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorsunuz. Sonrasında bir mesaj bekliyorsunuz fakat o mesaj bir türlü gelmiyor…

Yeni bir ilişkiye başladınız. Başta her şey harika gitse de bir müddet sonra partneriniz ortada hiçbir şey yokken gerginlik çıkarmaya başladı, agresif tavırlar gösteriyor ve neden böyle yaptığını anlayamıyorsunuz…

İşte bunların hepsinin aslında bir sebebi var!

Uzman psikolog Eda Arduman’a bağlanma stillerini sorduk, bize tüm detaylarıyla anlattı. Bu yazının hem çevrenizdeki birçok kişinin hem de kendinizin ilişkilerdeki tutumlarına dair yeni bir bakış açısı sunması dileğiyle… Keyifli okumalar!

Bağlanma çeşitlerinin aslında tamamen sinir sistemimiz ve bebeklik dönemimiz ile ilgili olduğunu biliyor muydunuz? Öncelikle bağlanma çeşitlerini hatırlayalım. 3 çeşit bağlanma var: güvenli, güvensiz ve düzensiz. Biz bu yazıda, güvenli ve güvensiz bağlanma çeşitleri üzerinde duracağız.

GÜVENLİ BAĞLANMA: “ÇAPALAR”

Güvenli bağlananlara “çapa” deniyor çünkü tıpkı çapa gibi demir atmış, sağlam, fırtınanın karşısında zeminini koruyabilen bireyler, bu bağlanma çeşidine sahip oluyorlar. Peki güvenli bağlanmışların özellikleri nelerdir?

Tek başına olmaktan, ikili olmaya geçişte zorlanmazlar. Kimileri yalnızken insanlar arasına katılmakta zorlanır, kimileriyse kalabalıktan yalnızlığa geçtiklerinde. Güvenli bağlananlar bu geçişi oldukça rahat yaparlar. Güvenli bağlanan insanlar genelde büyüdükleri ortamda fiziksel temas görmüş, dokunulmuşlardır. Sevgi ifadelerini bolca duymuşlardır ve en önemlisi yardım isteyebilmişlerdir. Bu sebeptendir ki destek verebilmeyi bilirler. Sıkıntıları, dertleri olduğu zamanlarda daha çabuk toparlayabilen bir yapıya sahiptirler.

Güvensiz bağlanma iki türe ayrılıyor. Birincisi kaygılı. Bir diğer deyişle “dalga” tipinde bağlanma türü. İkincisi ise kaçıngan, yani “ada” tipi bağlanma türü.

KAYGILI BAĞLANMA: “DALGALAR”

Dalga kıyı ile nasıl buluşur? Kıyıya doğru çok büyük bir coşkuyla yaklaşır, sonra orada kalmaz, geriye gelir. “Dalgalar” da aynen böyledir. Genellikle çok konuşurlar, fazla detaya girerler. Gece 11’de arayıp sevgilisiyle ettiği kavgayı en ince detayına kadar anlatan, saatlerce tavsiye verdiğiniz, ertesi gün ayrılmaya karar verdiği sevgilisiyle barışan o arkadaşımız vardır ya hani… İşte o gerçek bir dalgadır. Özetle dalgalara öneri verilmez, dalganın kaygısı yüksek olduğu için karşısındakini bir sakinleşme aracı olarak kullanır. Karşılıklı konuşmak yerine konuşarak kendini rahatlatır.

Dalgaların çocukluklarında bakım verenlerinden biri muhtemelen tutarsız olmuştur. Küçükken çok sevgi görüp sonra gördüğü sevginin birden çekilmiş olma olasılığı vardır. Bu kişiler, şartlı bir sevgi görmüş olabilirler. Bağlanma stili dalga olanlardan terapist çıkabilir çünkü küçükken ebeveynlerinden birinin psikolojik sorumluluğunu üstlenmiş olma olasılıkları yüksektir.
Bir özellikleri de söylemleriyle yaptıklarının bir olmamasıdır. Örneğin çok “temas bağımlısı” olduğunu söyleyen bir dalga, yakın temas karşısında iyi hissetmeyebilir. İstediklerini elde etmek için eylemin öznesi olmakta zorlanırlar. Özneymiş gibi davranırlar fakat bunu gerçekten yapamazlar. Sevgilisine “Seni özledim yanıma gel.” demezler. “Hiç yanıma gelmiyorsun.” derler ya da surat asarlar. Olayı çözmek konusunda etken değil edilgendirler.  Görülmeyi beklerler…

Gece yarısı kalkıp sizinle kavgaya tutuşan sevgiliniz oldu mu hiç? İşte bu, tipik bir dalga hareketidir.

Tipik bir terapi seansında dalgalar, seansı domine ederler. İlişkilerde oldukça iyi olduklarını düşünürler, “Sevgilim gerçek bir narsist.” gibi ifadelerle partnerlerine teşhis koyarlar, her konuda çok fikirleri vardır. Genel bir suçluluk duyma eğilimindedirler. Bu sebepten suçlanmak ile ilgili problemleri vardır, suçlandıkları zaman müthiş agresif olurlar ve defansa geçerler. Suçlu hissetmeye meyillerinden dolayı manipüle edilmeye daha müsait olurlar.

“Dalga” bir partner ile birlikte olanlar için ufak tavsiyeler:

  1. Partnerinizin ihtiyaçlarını karşılamak için harekete geçin, aktif olun.
  2. Partneriniz gerildiği zaman, ona çözüm bulmak yerine sadece yatıştırın. Siz onu yatıştırırsanız o bir süre sonra zaten çözümü kendisi bulacaktır.
  3. Bir tartışma sırasında göz temasını bozmayın.

FUN FACT: Psikolog, gazeteci, organizatör gibi mesleklerden çok fazla “dalga” eğilimi çıkabilir.

KAÇINGAN BAĞLANMA: “ADALAR”

Kaçıngan bağlanma tipine ise “Ada” diyoruz: ıssız, gizemli, sırları olan adalar… Bu tip bağlananlar genellikle sevgi ifadelerinin ve temasın fazla bulunmadığı, daha mesafeli, soğuk evlerde büyümüşlerdir. Bu insanlar yardım istemekte zorlanırlar. Performans göstermeye çok önem verirler. Hatta o kadar önem verirler ki kişisel değerlerini performansa bağlarlar. Genelde ebeveynlerinden birinin özgüvenini, kendi başarılarıyla sağlamışlardır. “Paşa oğlum, güzel kızım, başarılı evladım…”

Çocukluklarında uzun süre yalnız vakit geçirip kendi kendilerini oyalamak zorunda kaldıkları için bu insanların yalnız yapılan eylemlere daha meyilli olduklarını gözlemleyebilirsiniz. Başkalarıyla bir arada olmakta çok zorlanırlar. Temasın fazlası fazla, sesin fazlası fazla gelir onlara. Kimseyi dahil etmeden yaptıkları her türlü şey onları rahatlatır. Deli gibi spor yapmak, mastürbasyon, bilgisayar oyunları…

Olası bir senaryo düşünelim: Biriyle bir date’e çıktınız, gayet güzel geçti. Vedalaşıldı… Mesaj bekliyorsunuz ve gelmiyor. Karşı taraf “ada” ise mesaj atmayı günlerce unutabilir ve bunun sorun olmasını anlayamaz, “Niye her gün konuşalım ki?” sorusunu sorabilir.

Adalar genelde başta bilgi saklarlar. Gerçekleri saptırırlar, sırları ve zengin hayal dünyaları vardır. Kimsenin bilmesini istemedikleri fantezileri olabilir, bunları gizlemeye çalışırlar. Yüzleştirilmekten hiç hoşlanmazlar ve genel bir utanç duyma eğilimindedirler.

Mantığa çok yaslanır, duygusal paylaşımları gereksiz bulurlar. Çok öfkelendiklerinde karşı tarafı mantıklarıyla çürütürler. Mantık zorbalığı yapabilirler: Tam olarak doğruları barındırmasalar dahi, sundukları argümanlarla karşı tarafı haksız olduğuna ikna ederler.

“Ada” bir partner ile birlikte olanlar için ufak tavsiyeler:

  1. Partnerinize odadan odaya seslenmeyin. Yanına gidip konuşun. Yüz yüze bağlantı kurun.
  2. Partneriniz bir şey istediği, sorduğu zaman ona cevabı uzatmadan, direkt verin.
  3. Adalar bir konuya daldıklarında, bölünmekten hiç hoşlanmazlar, hatta agresifleşebilirler bile. Dolayısıyla “ada” bir partneriniz varsa bir şey konuşmak istediğinizde “Şu an iyi bir zaman mı?” sorusunu sormak işinize yarayacaktır.

FUN FACT: Yazılımcı, muhasebeci, yazar gibi mesleklerden çok fazla “ada” eğilimi çıkabilir.

Kumru Karataş
YAZAR
1997 yılında İstanbul’da doğdu. 2013 yılında setlerde reji asistanlığı yapmaya başladı. 2015 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümünde eğitimine başladı. 2020 yılında onur derecesiyle mezun oldu. Okulunda çeşitli projelerde yönetmenlik yaptı. “Körfez” adlı kısa filminin senaryosu ile TRT 12 Punto Senaryo Günleri’nden kısa film yapım desteği ödülünü kazandı. 2021 Aralık ayında kısa filminin çekimlerini tamamladı. “Körfez” ile yurtiçi ve yurtdışı çapında birçok ödül kazandı. Şu sıralar setlerde yardımcı yönetmenliğe devam etmektedir.
Devamını okumak için tıklayın

Write a comment